İslam inancına göre dört büyük melek vardır. Bu meleklerden biri de Azrail’dir. Azrail, canlıların ruhunu almakla görevli meleklerin başındaki meleğe verilen addır. İslam dinine göre melekler nurani varlıklar oldukları için insan formatında düşünülmemelidirler.
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde Azrail ismi değil, doğrudan anlamı olan Melekü’l-Mevt (ölüm meleği) terimi kullanılmaktadır.
“De ki: “Sizin için görevlendirilmiş bulunan ölüm meleği canınızı alacak, sonra rabbinize döndürüleceksiniz.”[1]
“O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.”[2]
Ayette de görüldüğü üzere Azrail; Allah’ın görevlendirdiği bir elçidir. Eceli (ölüm zamanını) belirleyen ise Allah’tır. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Allah’ın izniyle belirlenmiş ecel dolmadan, bir nefsin ölmesi söz konusu olamaz.”[3] Dolayısıyla Azrail, kimlerin öleceğine karar veren ve bu konuda iradesi olan bir varlık değildir. Nitekim melekler, Allah’ın emirlerini yerine getirmekle yükümlü olan ve tercih hakkı olmayan yaratılıştaki varlıklardır.
Azrail, farklı coğrafyalarda yaşayan ama aynı anda ölecek olan insanların ruhunu alabilecek yaratılıştadır. Örneğin; bir insan, pek çok aynanın önünde kendine bakarsa aynaların her birinde kendini görür ama bu görüntüler cansızdır ve insani özelliklere sahip değildir. Ancak güneş, pek çok ayna ile yansıtıldığı zaman bütün aynalardan yansıyacak olan ışıklar, güneşin vazifesini yapabilir bir yaratılıştadırlar. Melekler de nurdan yani ışıktan yaratılmışlardır. Güneşin aynı anda yeryüzünü ısıtması ve aydınlatması gibi Azrail de görevini yerine getirmektedir.
Azrail, farklı kültür ve inanışlarda korkunç ve çirkin tasavvur edilmektedir. Oysaki İslam dinine göre Azrail, bir melektir ve melekler nurdan yaratılmışlardır. Canını alacağı kişinin hayatı boyunca yaptığı tercihler, Allah’ın emirlerine uyması ve yasakladıklarından uzak durması gibi kriterlere göre Azrail o kişiye özel görünecektir. Allah’ın kuralları dairesinde hayatını devam ettiren için ölüm süreci rahatlık içinde gerçekleşecekken, hayatını boşa geçiren kimseler için ölüm oldukça zor bir süreç olacaktır: “Melekler, inkâr edenlerin suratlarına ve arkalarına vura vura, “Tadın bakalım yangın azabını!” diyerek canlarını alırken bir görseydin! İşte bu, ellerinizle yapıp ettikleriniz yüzündendir ve kuşkusuz Allah kullara asla zulmedici değildir.”[4] “Onlar, meleklerin, “Selâm size; yaptıklarınıza karşılık girin cennete!” diyerek mutluluk içinde ruhlarını teslim alacağı kimselerdir.”[5]
Hz. Muhammed (sav); ölüm anının inanan ve inanmayanlar için farklı yaşanacağını şu hadisi ile ifade etmiştir: “Müslüman bir kimse ahirete yaklaştığı ve dünyadan ayrılma vakti geldiği zaman, ölüm meleği gelir ve başucuna oturur. Semadan da melekler inerler; yüzleri güneş gibi parlaktır. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. O şahsın önüne, baktığı yere otururlar. Ölüm meleği şöyle der:
‒Ey huzura ermiş nefis! Rabbinin mağfiretine ve rızasına kavuşmak için çık!
O da bir su damlasının kaptan aktığı gibi kolaylıkla çıkıverir. Fâcir (günahkâr) kimseye gelince; o da ahirete yaklaşıp dünyadan ayrılma vakti geldiğinde, ölüm meleği gelir ve başucuna oturur. Semadan melekler inerler; yüzleri simsiyah ve ellerinde kıldan yapılmış, kaba ve sert giysiler vardır. Önüne, gözünün baktığı yere otururlar. Ölüm meleği:
‒Ey pis ruh! Allâh’ın hiddet ve gazabına uğramak için çık!» der.
Ruh cesetten, kancalı ve çatallı bir şişin, ıslak yünün içinden çekilip çıkarılması gibi oldukça zor ayrılır. Onunla birlikte vücuttaki bütün damarlar ve sinirler de (sanki) kopar, (o derece ıztırap verir).”[6]
[1] Secde, 11.
[2] En’am, 61.
[3] Al-i İmran, 145.
[4] Enfal, 50- 51.
[5] Nahl, 32.
[6] Hâkim, Müstedrek, I, 93-95/107.