Hz. Süleyman (a.s), Hristiyan ve Yahudi kaynaklarında İsrailoğullarının hükümdarlarından biri olarak bilinir. İslam’da ise; Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) sözlerine göre hem bir kral hem de peygamberdir.[1]
Hz. Süleyman’ın (a.s) duası ve Allah’ın bu duaya vermiş olduğu karşılık ayetlerde şöyle anlatılmıştır; “Rabbim, dedi, ‘Beni bağışla; benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver bana. Lutfu sınırsız olan yalnız sensin.’ Bunun üzerine, emriyle dilediği yöne doğru tatlı tatlı esen rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan bütün şeytanları ve zincirlerle bağlanmış diğer yaratıkları onun buyruğuna verdik. Bu bizim bağışımızdır; hiçbir hesap kaygısı taşımadan ister başkalarına ver ister elinde tut”[2] Yine diğer ayetlerde bahsedildiğine göre üstün yetenekler verildiği, özel ilmi sayesinde kuşlar ve karıncalarla konuştuğu, rüzgârın kontrolünü sağlayabildiği haber verilir.[3] Ayrıca emrinde cinler ve insanlardan ordular olduğu da Neml suresi 17. ayette bildirilmiştir. Bakır madeninin Hz. Süleyman’a (a.s) kullandırılması ve bu sayede çağının imkânlarının üstünde bir imkana ulaşması,[4] atlara olan sevgisi ve kendisine özel, cins atlar ikram edilmesi de ayetlerde anlatılmıştır.[5]
Kur’an’da, insanların örnek alabilecekleri, kendi hayatları için dersler çıkarabilecekleri çok sayıda peygamber kıssası bulunmaktadır. Bunlardan biri de Hz. Süleyman’ın (a.s) Güney Arabistan’da bulunan Sebe Melikesini imana davet ettiği kıssadır. Hz. Süleyman’ın (a.s) Hüdhüd isimli bir kuşla konuşması ve onun aracılığı ile haber göndermesi neticede o hükümdar kadın ve ülkesinin iman etmesi bu kıssada detaylıca anlatılmıştır.[6]
Hz. Süleyman (a.s) kendisi gibi bir peygamber olan Davud Peygamberin (a.s) oğludur. Kendisine hikmet (bilgelik) de verilen Hz. Süleyman (a.s) babasının krallığı döneminde daha çocuk yaşlarda olmasına rağmen yol gösterici tavsiyelerde bulunmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v) bu konuya örnek olarak şu kıssayı anlatmıştır; “Vaktiyle iki kadın ve beraberlerinde çocukları vardı. Yolda giderlerken bir kurt gelip kadınlardan büyük olanın çocuğunu alıp götürdü. Bunun üzerine bu kadın, arkadaşı (olan küçük) kadına:«Kurt, senin çocuğunu götürdü.» dedi. Diğer kadın:«Hayır, senin çocuğunu götürdü!» dedi. Nihâyet bu iki kadın, aralarında hükmetmesi için Hz. Dâvûd’a (a.s) mürâcaat ettiler. Hz. Dâvûd (a.s), çocuğun büyük kadına âit olduğuna hükmetti. Onlar muhâkemeden çıkıp, Hz. Dâvûd’un (a.s) oğlu Hz. Süleyman’a (a.s) gittiler. Hz. Dâvûd’un (a.s) hükmünü söylediler. Hz. Süleyman (a.s) da:«Bana bir bıçak getirin! Çocuğu (bu) iki kadın arasında paylaştırayım!» dedi. Bunun üzerine, çocuğun gerçek anası olan küçük kadın derhâl ileri atıldı:«Aman öyle yapma! Allâh sana rahmet eylesin! Çocuk bu kadınındır!» dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s), çocuğun küçük kadına âit olduğuna hükmetti.”[7]
Hz. Süleyman (a.s) babasının inşa etmeye başladığı ancak o vefat edince kendisinin bizzat üslendiği bir mescid yaptırmıştır. Kur’an’da bu mescidin neresi olduğu ile ilgili açık bir bilgi yoktur. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v) Beytülmakdis’e[8] işaret etmektedir.[9]
Kur’an’da Hz. Süleyman’ın (a.s) vefatı ile ilgili olarak; asasına dayandığı bir zamanda öldüğünü ve kimsenin onun ölümünü fark etmediğini, ancak kurtlar asayı kemirerek kırınca yere düşmesiyle ölümünün anlaşıldığı anlatılmaktadır.[10] “Her nefis ölümü tadacaktır.”[11] ayeti gereğince, cihana hükmeden bir sultan ve bir peygamber olan Hz. Süleyman (a.s) da her fani gibi ölümü tadarak, saltanat mirasını geride bırakıp Allah’a kavuşmuştur. Her zaman şükreden bir kul olan Hz. Süleyman’ın (a.s) duası da Kur’an’da yer almaktadır; “Rabbim! Bana, anama ve babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı olacağın sâlih ameller işlemeye beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına ilhâk eyle!”[12]
[1] Nisa/163, Enam/84
[2] Sad/35-39
[3] Neml/15-16, Sad/36
[4] Sebe/12-13
[5] Sad/31-33
[6] Neml/15-44
[7] Buhârî, Enbiyâ, 40
[8] Beytülmakdis; İslam’da Mescid-i AksaYa verilen isimdir. Zamanla tüm Kudüs şehri için kullanılmıştır. Bkz. “Mescid-i Aksa İslam’da nasıl bir öneme sahiptir?”
[9] Nesai, “Mesacid”, 6
[10] Sebe/14
[11] Âli İmran/185, Enbiyâ/35, Ankebut/57
[12] Neml/19