Mucize; Allah’ın dilediği vakitlerde peygamberlere verdiği, inanmayanları aciz bırakan olağan üstü hallere denir. Tabiat kanunlarının üstünde, insanları hayrette bırakan sıra dışı olaylardır.
Mucize sihirden farklıdır.[1] Sihir hile ile bir şeyi örtmek, gözleri yanıltarak el çabukluğu ile farklı göstermektir. Çölde serap görmek gibi bir yanılsamadır. Oysa mucize gözler önünde meydana gelen, herkesin yapamayacağı ve tabiat kanunlarıyla örtüşmeyen olaylara denir. İlahi bir kaynakla bağlantı kurulmadan yani Allah’ın dilemesi olmadan ortaya çıkması mümkün değildir.
İnsanlığın yaratılmasından itibaren her devirde birçok peygamber gelmiş ve insanlara Allah’ın buyruklarını anlatmış, zamanla unutulan hakikatleri yeniden akılların anlayacağı şekilde açıklamışlardır. Ancak hiçbir peygamber, Allah’ın dinini anlatmada insanlara zorla kabul ettirme yoluna gitmemiştir. Akılları şaşırtan mucizeler bile, muhataplarının iradelerini devre dışı bırakıcı, herkesi kabule zorlayıcı olmamıştır.
Peygamberler insanların farklı yaratılış özelliklerinde olduklarını bilerek onlara farklı tebliğ (dini anlatma) metodları uygulamışlardır. Mucizeler de bu yöntemlere destek olan ilahi yardımlardır. Bir mucizenin ortaya çıkmasında pek çok sebep olabilir. Ancak dikkat çeken sebeplerden ikisi şunlardır:
- Akılları hayrette bırakarak insana gücünün sınırlarını fark ettirmek.
- İnkâr edenlerin iman etmek için olağanüstü bir durum görmek istemeleri[2] üzerine onlara meydan okumak.
Allah mucize ile peygamberlerinin peygamberlik iddiasını onaylamış ve onu kabul etmeyenleri hayrette bırakmış olur. Bu durumda mucize, Allah’ın bir fiilidir ve bunu peygamberleri eliyle yaratan ve gösteren de bizzat Allah’tır.[3]
Kur’an’da ismi geçen Hz. İbrahim (a.s)[4], Hz. Salih (a.s)[5], Hz. Yakup (a.s)[6], Hz. Musa (a.s)[7], Hz. Süleyman (a.s)[8], Hz. İsa (a.s)[9], Hz. Muhammed (s.a.v)[10] gibi bazı peygamberlerin çeşitli mucizeleri ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Mucizeler genellikle peygamberlerin hitap ettiği toplum tarafından önemsenen alanlarda gelmiştir.
Tüm bu mucizelere bakıldığında olağanüstü görünen bu olayların aslında insanlığa birer işaret yönü de vardır. Örneğin Hz. Musa’ya (a.s) ‘asanı yere vur’ emri geldiğinde asasını yere vurması ve fışkıran on iki pınarın anlatıldığı ayet, bir yönüyle; alet edevat vesilesiyle ‘siz de yer altındaki kaynaklara ulaşabilirsiniz’ mesajı vermektedir. Ya da Hz. Süleyman (a.s) Belkıs’ın tahtının kendisine getirilmesini istediğinde, adamlarından birinin iki aylık yolu göz açıp kapayıncaya kadar kat etmesi de uçakların kıtalar aşarak uzakları yakın etmesine ilham kaynağı olabilir. Bu yönüyle mucizeler için; insanlara vizyon kazandıran ve hedef gösteren olağanüstü hallerdir demek de mümkündür.[11]
[1] Araf/115-122
[2] Enam/37
[3] Râd/38, Ankebut/50
[4] Enbiya/58-69
[5] Şuarâ/141-158
[6] Yûsuf/92-96.
[7] Tâhâ/17-21, 65-70; A’râf/106-122; Tâhâ/22; Neml/12; Kasas/32;Şuarâ/61-66.
[8] Sâd/35, 36; Sebe’/12; Neml/39, 40; Neml/20-28; Neml/18, 19.
[9] Mâide/110; Âl-i İmrân/49; Mâide/114, 115; Al-i İmrân/49.
[10] İsrâ/88; İsrâ/1; Necm/13-18; Kamer, 54/1;Kamer/45; Kasas/85
[11] Said Nursi/ Sözler, 20. Söz, İkinci Makam