Aşure günü kameri aylardan Muharrem ayının onuncu günüdür. Bu gün Hz. Nuh’tan (s.a.v) itibaren Araplar arasında bilinen ve Hz. İbrahim’dan (a.s) beri de önemli görülüp oruçlu geçirilen bir gündür. Tarih kaynaklarına bakıldığında özellikle Yahudiler için çok önemli olan bu günü oruçlu geçirmek onlara farz kılınmıştır.[1]
Hz. Muhammed’e (sa.v) peygamberlik gelmeden önce Araplar arasında da bu gün önemli sayılmış ve O da bazı senelerde bu günü dönemin âdeti gereği oruçlu geçirmiştir. Medine’de olduğu bir dönemde Yahudilerin bu günü oruçlu geçirdiğini görmüş ve onlara niçin oruç tuttuklarını sormuştur. Onlar da Hz. Musa (a.s) ve İsrailoğullarının bu günde Firavun denen zalim kralın elinden kurtulduğu ve Hz. Nuh’un (a.s) gemisinin büyük sel felaketi sonrasında bu gün Cudi dağına oturup kurtulduğunu, bu yüzden de aşure gününün kendileri için değerli olduğunu söylemişlerdir. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v); “Biz Musa’ya sizden daha layığız.” diyerek sahabelere (kendisine inanan arkadaşlarına) bu günde oruç tutmalarını emretmiştir.[2] Ramazan orucu farz olana kadar bu oruca devam eden Hz Muhammed (s.a.v), halka da bu orucu tutmalarını tavsiye etmiştir.[3]
Bazı kaynaklarda bildirildiğine göre Allah, Aşure gününde on peygamberine on ayrı lütufta bulunmuştur. Bunlar şöyle sıralanır; Hz. Musa (a.s) denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Hz. Nuh (a.s) gemisini Cûdi Dağı’nın üzerine demirlemiştir. Hz. Yunus (a.s) balığın karnından kurtulmuştur. Hz. Âdem’in (a.s) tövbesi kabul edilmiştir. Hz. Yusuf (a.s) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan çıkarılmıştır. Hz. İsa (a.s) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir. Hz. Davud’un (a.s) tövbesi o gün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) oğlu Hz. İsmail (a.s) doğmuştur. Hz. Yakub’un (a.s) oğlu Hz. Yusuf’un (a.s) hasretinden dolayı kapanan gözleri görmeye başlamıştır. Hz. Eyyûb (a.s) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.[4] Bu on olay ve on peygamberin durumundan etkilenilmiş olmalı ki, her yıl Muharrem ayının 10. günü İslam ülkelerinde Aşure tatlısı yapılarak sevdiklerine ikram etmek gelenek haline gelmiştir. Hz. Nuh’un (a.s) tufandan sonra karaya indiğinde pişirdiğine inanılan bu karışımı yapmak dini bir mecburiyet değil, sembolik bir hatıra anlamına sahiptir.
Müslümanlar için Aşure gününün bir diğer önemi de Hz. Muhammed’in (s.a.v) kızı Fatıma’dan olan torunu Hüseyin’in Kerbela denilen yerde şehit edilmesidir. Oldukça hüzünlü olan bu olay İslam kaynaklarında geniş bir şekilde anlatılmıştır.
[1] Levililer, 16/30-34, 23/27
[2] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 359-360; Buhari, “Savm”, 69
[3] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 57,143; VI, 29-30, Tirmizî, Savm: 40
[4] Bkz. Diyarbekri, Tarihu’l-hamis, 1/360; Sahih-i Müslim Şerhi 6/140