Ana Sayfaİslam’da Sosyal Hayatİslam’a Göre Evlat Edinme

İslam’a Göre Evlat Edinme

Evlat edinme, nesep yani soy bağı karışıklığına sebep olması, aile içinde mahremiyet sınırlarının ihlal edilebilmesi, miras hususunda anlaşmazlıklar gibi sonuçlar doğurabilmektedir. İslam’da kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmekte ancak hukuki sonuçlar doğuran bir ‘evlatlık müessesesi’ uygun görülmemektedir.

Tarih boyunca birçok toplumda evlat edinme örneklerine rastlanmıştır. Kur’an’da anlatılan, Hz. Yusuf’un (a.s) kuyudan çıkarılarak üst düzey bir kimse tarafından satın alınması, Hz. Musa’nın (a.s) Nil nehrinde sepette bulunarak Firavun sarayına getirilmesi ve orada yetiştirilmesi bu durumun örneklerinden bazılarıdır.

Hz. Muhammed’in yetiştiği toplumda da evlat edinme yaygın bir durumdu. Ailelerin gücü ve soyun devamı evlat sayısından ve soy kalabalığından geçiyordu. Evlat edinilen çocuk ailenin bir ferdi oluyor ve diğer çocuklarla eşit haklara sahip oluyordu. Hz. Muhammed de peygamberliği öncesinde toplumun adeti gereğince Zeyd b. Harise’yi evlat edinmiştir. Fakat İslam’ın gelmesi ve evlat edinmenin yasaklanması ile birlikte yeni bir evlat edinmemiştir. Ahzab Suresi 4 ve 5. ayetlerde; “…Allah evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir. Evlâtlıklarınızı babalarının soyadlarıyla anın. Bu Allah katında adalete daha uygun bir davranıştır. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız o zaman kendileri sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanıldığınız hususta size günah yoktur, fakat bilinçli ve kasıtlı olarak yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Allah çok bağışlayıcı ve ziyadesiyle esirgeyicidir.”

Çocuk sahibi olmak kişinin iradesinde bir durum değildir. Nice aileler evlat hasreti yaşamakta iken, niceleri de birçok evladı olduğundan dertlenmektedir. Dünya bir imtihan yeridir ve evladın bazen varlığı, bazen yokluğu imtihan olarak insana verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de; “Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.”[1] buyrulmuş, insana kulluğu ve Yaratıcının gücü hatırlatılmıştır.

Evlat edinmenin yasak olması, kimsesiz ya da yetim çocukları mağdur etmek ya da sahipsiz bırakmak anlamına gelmemektedir. Birçok ayette yetim hakkının korunması emredilmiş, teşvik edilmiş ve bunu yapanlar övülmüştür.[2] Kendisi de küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden Hz. Muhammed (s.a.v) yetim hakkının korunması ile ilgili şu sözleri söylemiştir:

-“Kim üç yetimi yetiştirir, nafakasını temin ederse, sanki ömrü boyu geceleri namaz kılmış, gündüzleri oruç tutmuş ve sabahtan akşama yalın kılıç Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap alır. Keza, ben ve o, şu iki parmak gibi cennette kardeş oluruz” buyurmuş ve ardından şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırmıştır.[3]

-“Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.”[4]

-“Kim mes’ûliyeti altındaki kız veya erkek yetim çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennette (şöylece) beraber bulunacağız.” buyurarak iki parmağını yan yana getirmiştir.[5]

-“Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde yetime iyi davranılan evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü davranılan evdir.”[6]

Hadislerden de anlaşılacağı üzere anne babası olmayan sahipsiz çocukları korumak, himaye etmek, haklarını gözetmek her Müslümanın görevidir. Bununla beraber ergenlik çağına ulaştığında ev halkına namahrem[7] olması sebebiyle aynı evde bulunanların mahremiyete dikkat etmesi ve himaye edilen çocuğun artık yetişkin bir yabancı hükmünde olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Süt çağında bir bebeği himayeye almak ve annenin süt vermesiyle oluşacak süt bağı ise dinen namahremliği ortadan kaldırmış olur. Çünkü süt akrabalığı oluşan kimseler arasında nikâh olmamaktadır.

Özetle gerçek bir soy bağı ve miras hukuku olmadığı bilinci ile ailelerin koruyucu aile olması ve kimsesiz çocuklarla ilgilenmesi dinen teşvik edilmiştir. Böylelikle hem evladı olmayan ailelerin şefkat ve merhamet göstermesi, hem de anne baba şefkatine ihtiyacı olan kimsesiz yavruların bu şefkate doyması sağlanmış olur.


[1] Şura/49-50
[2] Duha/9,  İsra/34, Bakara/220
[3] İbn-i Mâce, Edeb, 6
[4] Tirmizî, Birr, 14
[5] Buhârî, Edeb, 24
[6] İbn-i Mâce, Edeb, 6
[7] Evlenmelerinde din ve yasa yönünden sakınca bulunmayan kadın ya da erkek