Ana SayfaKritik Sorularİntihar Etmek İslam’da Nasıl Değerlendirilir?

İntihar Etmek İslam’da Nasıl Değerlendirilir?

İnsan, dünyaya Allah’ı tanımak ve O’na kulluk için gönderilmiştir. Çeşitli konularda imtihan edilen insan, sonsuz hayattaki yerini bu dünyada yaptıklarıyla hazırlamış olur. Olaylara karşı sabretmek, şükretmek, isyan etmek, pes etmek gibi seçeneklerden tercih ederek imtihanlara tepkisini gösterir. İntihar eden kişinin hayatına son vermesi, başına gelenlere karşı dayanma gücünün tükenmesi ve pes etmesidir. İslam, akli dengesi yerinde olduğu halde kişinin canına kıymasını yasaklamıştır.

Tarih boyunca insanoğlu doğum, yaşam, ölüm sürecini bir şekilde tamamlamıştır. Bu süreç içinde nasıl yaşadığı ve ömrünü ne şekilde tükettiği ise ölüm sonrasında değerlendirilir. Kişinin doğum zamanını, yerini, ailesini seçme gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi, ölüm şeklini ve zamanını da ancak Yaratıcı belirler. Allah en şerefli mahlûk olarak insanı yaratmış[1], ona yaşama hakkı vermiş ancak bunu sonlandırma yetkisini kendisinde tutmuştur. Ayette; “Kuşkusuz hayat veren de öldüren de biziz; her şeyin son sahibi de biz oluruz.”[2] buyurularak, hayata gelmenin de hayattan ayrılmanın da ilahi iradeye bağlı olduğu bildirilmiştir.

İslam’da kişinin kendi eliyle kendisine zarar vermesi dahi yasaklanmışken[3], cana kast etmesi, kendisini ya da bir başkasını öldürmesi kabul edilemez bir durumdur. Nisa suresi 29. ayette Allah; “…Kendinizi öldürmeyin…” buyurmuştur. Arkasından gelen ayette ise; “Kim haddi aşarak ve haksızlığa saparak bunu yaparsa onu ateşe koyacağız ve bu Allah’a çok kolaydır.”[4] uyarısını yapmıştır. Ayetlerde bahsedilen ceza ve mükafatlara muhatap olmak, akıl sağlığı ve bilinci yerinde olan kimseler için geçerlidir.

Kişiyi intihara sürükleyen sebepler genellikle yalnızlık, değersizlik, maddi sorunlar, aile içi geçimsizlik, şiddet, alkol, uyuşturucu gibi sebeplerdir. Kişiyi içinde bulunduğu zor durumdan uzaklaştırmak insani bir vazifedir. Yardımlaşma, iyilik, birlik ve beraberliği teşvik eden İslam dininde kardeşlik esastır[5]. Sıkıntıda gördüğü bir Müslüman kardeşinin sıkıntısını gidermek[6], borcuna yardım etmek[7], zararlı alışkanlıklardan sakındırmak her Müslümanın görevidir[8].

İslam kaynaklarında musibetlere karşı sabretmek çok defa zikredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.”[9] buyurarak Allah sabredenleri müjdelemiştir. “Müminin durumu ne hoş! Onun bütün işleri hayırlı ve kazançlıdır. Bu duruma müminden başka hiç kimsede rastlanmaz. Mümin bir nimete nail olduğunda şükrederse, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onun için hayır olur.”[10] diyen Hz. Muhammed (s.a.v) de musibetlere sabretmenin önemini hatırlatmıştır. Zorluklara dayanamayan bir kimsenin ölümü arzu etmesi durumuna ise; “Allah’ım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölüm benim için hayırlıysa canımı al!”[11] şeklinde dua etmeyi tavsiye etmiştir.

İnsanlık tarihi boyunca birçok peygamber gönderilmiş ve Allah’ın sevgili kulları olmalarına rağmen birçok sıkıntı çekmişlerdir. Allah, sevdiği bu özel kullara dahi bir takım sıkıntılar vererek dünyanın gelip geçiciliğini, sonsuz güzellikler ve sıkıntısız bir yerin ancak ahiret yurdu olduğunu insanlığa göstermiştir. Verilen sıkıntılar, insanoğluna sabretmeyi ve şükretmeyi öğreten birer öğretmen gibidir. Sonsuz hayattaki sonsuz güzelliklere kavuşmak da bu dünyada pes etmeden, yılmadan mücadele ederek Allah’ın rızasını kazanmanın bir neticesidir.


[1] İsra/70
[2] Hicr/23
[3] “Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara/195)
[4] Nisa/30
[5] “Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler.” (Hucurât/10)
[6] Hz. Muhammed: “Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”(Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)
[7] “Eğer (borçlu) darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara/280)
[8] “İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler, kötülükten menederler” (Tevbe sûresi/71)
[9] Bakara/155-157
[10] Müslim, Zühd, 64.
[11] Buhârî, Merdâ, 19