Ana Sayfaİdeal İnsan Davranışlarıİslam’a Göre İdeal İnsan Davranışları: Düşünmek

İslam’a Göre İdeal İnsan Davranışları: Düşünmek

Kur’an-ı Kerim’e göre insanı insan yapan, onun her türlü davranışlarına anlam kazandıran ve Allah’ın emirleri karşısında onu sorumluluk altına alan akıldır.[1]

Allah, Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde delil arama ve getirme hususunda insanları cesaretlendirmekte; konulara düşünerek, araştırarak ve sorgulayarak yaklaşılmasını istemektedir. Körü körüne taklit ve sorgusuzca itaat etmek yerine, düşünmek birçok ayette teşvik edilmiştir:

Aklınızı kullanmıyor musunuz?”[2]

Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!”[3]

Siz hiç düşünmez misiniz?”[4]

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru![5]

Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için, Biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız; sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken birşey bilmez olur. Yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır, her güzel bitkiden çift çift yetiştirir.”[6]

İnsan, onu bir su damlasından yarattığımızı görmedi mi? (Şimdi) apaçık bir düşman kesilivermiştir.”[7]

Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.”[8]

Kur’an’da düşünmenin bu kadar çok önemsenmesinin nedeni, akıl sahibi olma ayrıcalığına sahip olarak var edilen insanın dünyadaki en önemli görevinin ‘Allah’ı tanımak’ olmasıdır. Allah’ı tanımak, ancak Onun yarattığı eserler üzerinde odaklı düşünerek, bağlantılar kurarak, çıkarımlarda bulunarak mümkün olabilir.

İslam dini insan ile ilgili olan her meselede dengeyi hedeflediği gibi düşünmek ve aklını kullanmak noktasında da bir dengenin gerekliliği üzerinde durmaktadır. Çünkü insanın, aklını gerektiği gibi kullanmamasının sonucu, kendi değerine yazık etmesi ve gerçekleri anlayamamasıdır. Bununla birlikte, vahyin rehberliği olmadan aklını tek referans olarak kullanmasının sonucu da yine gerçeklerden uzaklaşmasıdır. Aklını doğru ve dengeli bir şekilde kullanmanın ölçüsü, vahyin (İlahi mesajın) yol göstericiliği ışığında odaklı bir şekilde sık sık düşünmek ve muhatap olduğu bilgileri tahkik etmektir.[9]

Allah, kâfirleri (Allah’a iman etmeyenleri) akıllarını iyi kullanmadıkları için eleştirmekte[10]; kâfirlerin akıllarını kullanmamalarının da bir sonucu olacağını ifade etmektedir.[11] Kur’an-ı Kerim’de cehennem ehlinin akıllarını kullanmadıkları için pişmanlık yaşayacakları bildirilmektedir.[12]

Allah, Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde de düşünme gücünü iyi kullanmadıkları için kendisini inkâr edenleri eleştirmekte ve aklını kullanmayanlar için büyük bir cezanın varlığından bahsetmektedir: “İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler.”[13] “O, akıllarını kullanmayanları inkâr bataklığında bırakır.”[14] Bu ayetler gösteriyor ki İslam dini akıl, hikmet ve mantık temelleri üzerine inşa edilmiştir.

Hz. Muhammed (sav), cahilliğin en büyük fakirlik; tefekkür etmenin[15] en büyük ibadet olduğunu ifade etmiştir.[16] Ayrıca Hz. Muhammed (sav), kişinin kendisini düşünerek hareket etmeye alıştırması gerektiğini belirtmiştir: “Kalplerinizi murakabeye, düşünmeye alıştırın. İbret almak için çokça düşünün.[17] Kendisi de gerek peygamberlik öncesinde, gerekse sonrasında derin düşünmek için özel zamanlar ayırmış ve bunu önemsemiştir. Örneğin kendisine vahiy gelmeden önce düşünmek için uzun bir süre Hira mağarasına çekilmiştir. Burada atası Hz. İbrahim (as) gibi göklerin ve yerin yaratılışından ibret alıp, Kâbe’yi düşünmüştür. Vahiy geldikten sonra ise Hz. Aişe’nin yanında kaldığı gecelerde kabristana gider ve orada düşünürdü.

Hz. Muhammed (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Akıllı kişi, nefsini (kendisini) sorgulayıp denetim altına alan ve ölüm sonrası için çalışandır; aciz ise nefsini arzularına teslim edip onun peşinden giden, sonrada Allah’tan temennide bulunandır.”[18]


[1] Furkan, 44.
[2] Bakara, 44.
[3] Nisa, 82.
[4] Enam, 50.
[5] Al-i İmran, 190- 191.
[6] Hac, 5.
[7] Yasin, 77.
[8] Sad, 29.
[9] Bediüzzaman Said Nursi, İşârâtü’l-İ’câz, Fâtiha Sûresi Tefsiri, Risale-i Nur.
[10] Bakara, 171.
[11]  “O, aklını kullanmayanlara kötü bir azab verir.” Yunus, 100.
[12] “Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!” Mülk, 10.
[13] Bakara, 171.
[14] Yunus, 100.
[15] Tefekkür etmek; Allah’ı kâinatta yaratılanlara bakarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak ve Hz. Muhammed’i tanıyarak tanımaya çalışmak demektir.
[16] Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî, Râmûzü’l-Ehâdîs, 5.
[17] Süyûtî, El-Câmiu’s-Sagîr, 2731.
[18] Tirmizi, Sıfat’ul-Kıyame, 25.