Ana Sayfaİdeal İnsan Davranışlarıİslam’a Göre İdeal İnsan Davranışları/ Affetmek

İslam’a Göre İdeal İnsan Davranışları/ Affetmek

Affetmek; kötülük ve haksızlık edeni, suç veya günah işleyeni bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme anlamlarına gelmektedir. İslam dini gelmeden önceki Arap toplumundaki hâkim görüş, bireyin kendisine yapılan bir kötülüğün cezasız kalmaması için çabalaması şeklindedir. İslam dini ise affetmenin ilahi bir sıfat ve yüksek bir ahlaki özellik olduğunu vurgulamıştır.

Allah’ın 99 isminden biri de “Afüvv”dür. Afüvv; kolaylıkla affeden, kullarının günahlarını silen, cezaları kaldıran, çok affedici demektir. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Afüvv ismi pek çok yerde geçmektedir. Bu ayetlerden bazıları şunlardır: “Şüphesiz Allah çok affeden, çok bağışlayandır.[1]Allah gerçekten çok affeden, çok güçlü olandır.”[2]

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın affetmeyi teşvik ettiği ayetlerden bazıları şunlardır: “O (muttakiler) ki; bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutar ve insanları affederler. Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever.[3]Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et.”[4] “(Bütün bunlara rağmen) sen af yolunu tut, iyi olanı emret ve cahillerden yüz çevir.[5]

Hz. Muhammed (sav), Allah’ın affetmeyi sevdiğini belirtmiştir.[6] Bir Müslümanın işlediği günahlar ve tercih ettiği yanlışlar için Allah’tan af dilemesine tövbe denmiştir.[7] Allah, insanın nefes alıp verdiği süre boyunca tövbe edebileceğini belirtmiş ancak kişinin son nefesini verirken ölüm korkusu ile yaptığı tövbenin kabul edilmeyeceğini ifade etmiştir.[8]

Allah, kendisine yapılan bir kötülüğü affetmeyi tercih eden kişinin ödülünü vereceğini belirtir.[9] Allah’ın Müslümanların tercih etmesini istediği yol, insanların kusurlarını hoş görmek ve onların yaptıkları yanlışları affetmektir.[10]

Hz. Muhammed (sav), kendisine en çok kötülük yapan azılı düşmanlarını bile zamanı gelince affetmiştir. Bu kimselerden biri Hz. Muhammed’in amcası Hz. Hamza’yı bir savaş sırasında öldüren ve Hz. Hamza’nın kalbini çıkaran Vahşi’dir. Vahşi, Müslüman olmadan önce bir İslam düşmanının teklifi üzerine hürriyetine kavuşmak için Hz. Hamza’yı öldürmüştür.[11] Hz. Muhammed’in affettiği insanlardan bir diğeri Ebu Süfyan’dır. Ebu Süfyan Mekke’nin fethine kadar yirmi sene İslam düşmanları ile birlikte hareket etmiş ve Müslümanlara düzenlenen saldırılarda komutan olarak görev yapmıştır.[12]

Hz. Muhammed (sav), affetmek hususunda ölçüyü şu şekilde açıklamıştır: “İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz, diyerek her hususta başkalarını taklit eden şahsiyetsiz kişiler olmayınız! Lakin kendinizi, insanlar iyilik yaparsa iyilik yapmaya, kötülük yaparlarsa zulmetmemeye alıştırınız.”[13] Ancak affetmemek yerine cezalandırma yolunu tercih edecek kişi için de ölçü, kendisine yapılan şekilde ve miktarda karşılık vermek, aşırıya kaçmamaktır. Bu yolu tercih edenler için de herhangi bir kınama veya ayıplama söz konusu değildir.[14]

Hz. Muhammed (sav), affetmekle kalmayıp ayıpları kapatıcı, hataları örtücü olmayı pek çok hadisinde teşvik etmiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır: “Bir kimse bir Müslümanın bir ayıbını örterse, Allah onun dünyada ve ahirette ayıbını örter. Bir sıkıntısını giderirse Allah kıyamet gününün sıkıntılarını ondan giderir. Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür.[15]Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla haşir-neşir olan zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Allah; Biz affetmeye ondan daha layığız; onun günahlarını örtün, buyurdu.”[16]

Müslüman âlimler, affetmek meselesini bireysel ilişkiler bazında şöyle değerlendirmişlerdir: İnsan, kendisine yapılan kötülüğü affedebilir ancak insanın başkasına yapılan kötülüğe merhametli bir şekilde yaklaşmaya hakkı yoktur. Çünkü kişi başkasına yapılan kötülüğe merhametle baktığı zaman o kötülüğe ortak olmuş olur.[17] Şu da unutulmamalıdır ki bireysel kötülükleri affetmeyi tercih etmek bu kötülüğe maruz kalanlara tanınan bir haktır.[18]

İslam dinine göre affedilmeyecek hususlar vardır. Bu hususlar affedildiği takdirde adaletsizliğe sebep olacak olmaları sebebiyle affedilmeleri mümkün değildir. Nitekim pek çok insanın hakkını gasp eden bir suçluyu cezalandırmak, masumlar için adaletin sağlanmasıdır. O suçluyu affetmek ve ceza vermemek ise masumlara karşı işlenmiş bir suçtur. Bu sebeple cehennemin yaratılışı da masumların hakkını korumak ile ilgilidir.[19]

Allah’ın affedilmesi hususunda müdahale etmeyeceğini ifade ettiği suç, kul hakkıdır: “Şehîdin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah affeder.”[20] Bir insan, bir diğer canlının hakkını alır, ona maddi veya manevi zarar verir, onun malını çalar, hırsızlık yapar ise büyük günahlardan olan kul hakkı suçunu işlemiş olur. Kul hakkı pek çok sebebe bağlı olarak işlenebilir. Örneğin bir kişi ile alay etmek, onu küçük düşürmek, başkasının yanında onu aşağılamak ve rencide etmekte birer kul hakkıdır.

Kul hakkı suçu işleyerek ölen kimsenin ahiretteki sorgusu şu şekilde olacaktır: “Bu kişi ahirette namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimilerine sövüp saymış, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplardan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına eklenir. Böylece sevapları elinden gitmiş, günahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi cehenneme atılır.” [21]

İslam dinine göre kişi, kul hakkına girdiği takdirde hak sahibinden af dileyerek ona hakkını teslim etmelidir: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin![22]

Hz. Muhammed (sav), insanlardan şu şekilde helallik istemiştir: “Nihayet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir. Kimin malından bilmeyerek bir şey almışsam, işte malım, gelsin alsın! İyi biliniz ki, benim katımda en sevimli olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir. Zira Rabbime, helâlleşmiş olarak ve gönül rahatlığıyla kavuşmam ancak bu sâyede mümkün olacaktır. Hiç kimse “Hz. Muhammed’in kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!” diyemez. İyi biliniz ki, kin ve düşmanlık beslemek asla benim ahlâkım değildir. Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni (uzak) görmüyorum.”[23]


[1] Hac, 60.
[2] Nisa, 149.
[3] Al-i İmran, 134.
[4] Al-i İmran, 159.
[5] Araf, 199.
[6] Müslim, Birr, 157.
[7] Bknz. “Tövbe Nedir? Nasıl Olmalıdır?”
[8] Nisa, 18.
[9] Al-i İmran 134.
[10] Nur, 22.
[11] Hz. Hamza’nın öldürülmesi üzerine intikam yemini eden Hz. Muhammed (sav), indirilen ayet ile bu kararından vazgeçmiştir: “Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.” Nahl, 126.
[12] İbn Hişâm, es-Sîre, II, 443.
[13] Tirmizî, Birr, 63/2007.
[14] Şura, 40.
[15] Ebû Dâvûd, Edeb, 60.
[16] Müslim, Müsâkât, 30; Ahmed, IV, 120.
[17] Bediüzzaman, Said Nursi, Kastamonu Lahikası.
[18] Maide, 45.
[19] Bknz. “Cehennem Neden Yaratılmıştır?”
[20]  Müslim, İmâre, 119.
[21] Müslim, Birr, 59; Buhârî, Mežâlim, 10.
[22] Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48.
[23] İbn-i Sa‘d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190.