Ana SayfaKritik Sorularİslam'da Mezhepler Neden Var?

İslam’da Mezhepler Neden Var?

Sözlükte gidecek yer ve yol anlamına gelen ‘mezhep’ kelimesi, İslami literatürde dinin inanç esaslarını veya uygulama hükümlerini anlama ve yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip düşünce sistemi olarak tanımlanmaktadır.

İslam dininde mezhepler, diğer dinlerdeki mezheplerin konumundan farklıdır. Çünkü İslam dinindeki mezhepler inanç farklılıkları dolayısı ile değil, toplumların dindeki teferruat konularını uygulama farklılığından dolayı toplumların ihtiyaçlarına cevap vermek için ortaya çıkmıştır. Nitekim mezheplerin hepsinde iman esasları ve İslam’ın şartlarında farklılık yoktur. Farklı mezheplerin olmasının sebebi teferruat konulardaki görüş farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

Şu vurgulanmalıdır ki İslam dininde mezhepler birbirlerinden ayrılan dinleri temsil etmezler. Mezhep imamları da dinin kurucusu değildirler. Mezhep imamları müçtehit olarak tanımlanmaktadırlar. Müçtehitler ise kapalı ve kesin olmayan ayet ve hadisleri, İslam’a ters olmayacak şekilde yorumlayan ve bu konuda çözüm getirmeye liyakatli âlimlerdir. Mezhepler de İslam dininin anlaşılmasını sağlayan düşünce ekolleridir. İslam dininde ortaya çıkmış mezhep kurucuları da o mezheplerin mensupları da birbirlerine hep saygıyla yaklaşmışlar ve diğer mezheplerin görüşlerini de desteklemişlerdir. Farklı mezheplere bağlı Müslümanlar birbirlerinin arkasında rahatlıkla namaz kılarlar, çoğu zaman aralarındaki farklılığı fark dahi etmeyebilirler.

Kur’an ayetlerini ve Hz. Muhammed’in (sav) uygulamalarını referans alan mezheplerin hepsi doğrudur. Doğrunun bir tane olduğu tezi üzerinden birbirinden teferruat konularda farklı olan mezheplerin nasıl hepsinin doğru olduğu sorgulanabilir. Ancak doğru bir tane değildir.  Nitekim Hz. Muhammed (sav) iki sahabesini bir sefere gönderir. Seferde su bulamadıkları bir anda namazlarını teyemmümle kılan iki sahabe daha sonra su bulduklarında biri abdest alıp namazı tekrar kılarken diğeri kılmaz. Dönüşte Hz. Muhammed’e (sav) hangisinin doğru yaptığını sorduklarında Hz. Muhammed (sav) her ikisinin de namazının kabul olduğunu söyler.[1]

Müslüman âlimler bu soruyu su örneği üzerinden de anlatmışlardır: Su beş farklı duruma göre beş farklı hüküm almaktadır. Önemli miktarda su kaybeden bir hastaya su içmesi vaciptir, şarttır. Yeni ameliyattan çıkmış bir hastaya zehir gibi zararlıdır. Tıbben ona haramdır. Diğer bir hastaya kısmen zararlıdır; su içmek ona tıbben mekruhtur. Diğer birisine zararsız menfaat verir, tıbben ona sünnettir. Diğer birisine de ne zarardır ne de menfaattir. Tıbben ona mubahtır. İşte burada hak, doğru birden fazladır. Beşi de haktır.[2] Görüldüğü üzere İslam dininde mezheplerin hepsinin doğru kabul edilmesi mantığa aykırı değildir.

Mezhepler temel konularda değil teferruat konularda farklılık arz etmektedirler. Örneğin, inanç esasları, farz olan ibadetler ve bunların uygulama biçimleri gibi konularda mezhepler arasında farklılıklar yoktur ancak bazı dini hükümlerin uygulanış tarzında kendilerine göre haklı sebeplerle mezhepler arası farklı yorumlar söz konusudur. Mesela namazın abdestli kılınması gerektiği ve hattâ abdest alırken başı mesh etmek gerektiği konularında bile bütün mezhepler ittifak etmişlerdir. Ancak meshin tarzında ve miktarında farklı yorumlar söz konusudur.


[1] Ebû Dâvûd, Tahâret, 126.
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Yirmi Dokuzuncu Mektup Dokuzuncu Kısım, Risale-i Nur.