London Escorts sunderland escorts asyabahis.org dumanbet.live pinbahiscasino.com www.sekabet.net olabahisgir.com maltcasino.net faffbet-giris.com asyabahisgo1.com dumanbetyenigiris.com pinbahisgo1.com sekabet-giris2.com www.olabahisgo.com maltcasino-giris.com www.faffbet.net www.betforward1.org betforward.mobi www.1xbet-adres.com 1xbet4iran.com www.romabet1.com www.yasbet2.net www.1xirani.com romabet.top www.3btforward1.com 1xbet 1xbet-farsi4.com بهترین سایت شرط بندی بت فوروارد
Ana SayfaHz. Muhammed (SAV)Hz. Muhammed (sav) Nasıl Bir Arkadaştı?

Hz. Muhammed (sav) Nasıl Bir Arkadaştı?

Hz. Muhammed (sav) arkadaşlarıyla ilgilenir ve onları ihmal etmezdi. Nitekim kendisinin en yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir’i genellikle günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere ziyarete giderdi.[1]

Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir ve onun gibi yakın arkadaşlarını kardeş olarak görmüştü. Ancak Hz. Muhammed, bütün dostlukların ötesinde en yüce ve en mümtaz dost ve sevgili olarak Allah’ı kendisine özel dost olarak edinmiş ve bu özel dostluğu yalnızca O’na has kılmıştı. Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir’i bile bu özel dostluğuna ortak etmemişti.[2]

Hz. Muhammed (sav), kendisine peygamberlik gelmeden öncesinde de iyi arkadaşlara sahipti ve onun bu zamanlarda edindiği arkadaşları güzel ahlak sahibi kişilerdi. Bunlardan biri Sâib b. Abdullah idi. Mekke’nin fethi günü muhtemelen Müslüman olmak için Hz. Muhammed’e gelmişti. Hz. Muhammed’in bulunduğu yere götürülen Saib’i oradaki Müslümanlar övgülerle Hz. Muhammed’e tanıtmaya başlamışlardı. Hz. Muhammed bu sözleri duyunca “Onu bana anlatmayın. O, câhiliye döneminde benim arkadaşımdı.” diyerek arkadaşını zaten tanıdığını ifade etmiştir. Sâib ise Hz. Muhammed’ in bu sözlerine, “Evet yâ Resûlallah, sen ne güzel dosttun!” diyerek karşılık vermiştir. Hz. Muhammed daha öncesinde arkadaşı olan Saib’in güzel niteliklerinden bahsetmiştir: “Ey Sâib! Câhiliye döneminde edinmiş olduğun güzel ahlâkına bak ve Müslüman olduktan sonra da aynı ahlâkı koru. Misafire ikram et, yetime karşı cömert ol ve komşuna güzel davran.”[3]

Hz. Muhammed’in dostları ve arkadaşları içerisinde sır sahibi, sırdaş diye bilinen kimseler de vardı. Medine’de doğup büyümüş, Huzeyfe b. Yemân bunlardan birisiydi.[4]  Müslümanlar gizemli gibi gördükleri bazı haberleri, sadece Huzeyfe’den duydukları için ona, “Peygamber’in sırdaşı” derlerdi.[5]

Hz. Muhammed (sav) her zaman Müslümanların arasındaydı. Allah ile iletişim içerisinde olmasına rağmen tevazuunu ve cana yakın davranışlarını hiçbir zaman kaybetmemişti. Etrafındaki insanlarla ve arkadaşlarıyla ilişkisinde hep onlardan birisi gibi davranırdı. Bu doğallığının garip karşılandığı zamanlar da oluyordu. Bir Kurban Bayramı günü, bayram namazı kılındıktan sonra, halk yemek için bir araya toplanmıştı. Topluluğun sayısı artınca Hz. Muhammed de diz çöküp sofraya oturdu. Orada bulunan biri Hz. Muhammed’e, “Bu nasıl oturuş?” diye sorunca Hz. Muhammed, “Şüphesiz ki Allah beni mütevazı bir kul eyledi. Zalim ve inatçı bir kimse eylemedi” demiştir.[6]

Hz. Muhammed (sav), genel olarak Müslümanların özel olarak dostlarının başına gelen bir sıkıntıya kendi başına gelmiş gibi üzülür ve onların bu sıkıntılarını paylaşırdı. Kuran-ı Kerim, onun bu halini şöyle tasvir eder: “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”[7]

Kendi arkadaşlarının yanı sıra Hz. Muhammed’in, ilk eşi Hz. Hatice’nin arkadaşlarına karşı da hürmeti olmuştur. Hz. Hatice vefat ettikten sonra bile bu dostları unutmamıştır. Herhangi bir sebeple hayvan kestiğinde bunun etinden Hz. Hatice’nin dostlarına da gönderilmesini istemiştir.[8] Sevdiklerinin dostlarına da hürmet gösteren Hz. Muhammed baba dostlarına gösterilmesi gereken hürmeti özel olarak değerlendirmiştir: “İyiliklerin en hayırlısı, evlâdın baba dostlarını ziyaret etmesidir.”[9]


[1] Buhârî, Salât, 86.
[2] Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 7.
[3] İbn Hanbel, III, 425, 15585.
[4] İbn Sa’d, Tabakât, III, 250.
[5] Buhârî, Fedâilü ashâbi’n-nebî, 20.
[6] Ebû Dâvûd, Et’ıme, 17.
[7] Tevbe, 128.
[8] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, 7/84.
[9] Müslim, Birr, 11, 6513.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz