İslam dinine göre yalan söylemek büyük günahlar arasındadır.[1] Allah, yarattıklarına yalan sözden kaçınmalarını emretmektedir.[2]
Hz. Muhammed (sav), inanan kimsenin yalan söylemeyeceğini buyurmuştur.[3] Hadislerde, bir Müslümanın din kardeşine yalan söylemesi ihanet olarak değerlendirilmiştir[4]; yalanın insanı cehenneme götüreceği vurgulanmıştır.[5]
Hz. Muhammed (sav), yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren birinin ilk bu alışkanlıktan vazgeçmesi gerektiğini belirtmiştir.[6] Hz. Muhammed, yalan söylemeyi bırakan kişi için Cennet’te bir köşk hazırlandığını rivayet etmiştir.[7]
Yalan söylemenin yaygınlaşmasının birey ve toplum hayatı için büyük tehlikeleri vardır. Yalan söylemeyi adet haline getirmiş birey, ahlakını bozar; itibarını (saygınlığını) kaybeder. Böyle bir kişi, doğru söylese dahi sözünün inandırıcılığı kalmaz. İnsanlar yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş kimsenin söz ve davranışlarına her daim şüpheyle yaklaşırlar. Toplum içinde değer göremez. Yalanın bir alışkanlık haline geldiği toplumlarda ise ilişkiler güven temeli üzerine kurulmamaktadır. Böyle toplumlarda birbirlerinin sözlerine güven olmadığı için problemler çözüme kavuşamaz. Hukuki açıdan yalan söylemek adaletin sağlanmasını geciktirir ve haklı olan hakkını almakta zorlanır. İnsan ilişkilerinde yalan söylemek; bu ilişkileri bozar, aileleri dağıtır, komşuluk ilişkilerini zedeler.
Hz. Muhammed (sav) çocuklarla şakalaşırken dahi yalan söylenmesini yasaklamıştır: “Abdullah b. Âmir diyor ki; Hz. Muhammed’in evimizde bulunduğu bir günde, annem, “yavrum gel, sana bir şey vereceğim” diye beni çağırdı. Hz. Muhammed, anneme “Çocuğa ne vermek istedin” diye sordu. Annem, hurma vermek istedim dedi. Bunun üzerine Hz. Muhammed, “Eğer bir şey vermeseydin sana bir yalan günah yazılırdı” dedi.”[8]
Hz. Muhammed (sav), yalanın insanın kalbini kararttığını belirtmiştir: “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde “yalancılar” arasına kaydedilir.”[9]
Hz. Muhammed (sav), büyük günahlar işleyen bir gencin ilk önce hangi günahı bırakayım sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Adamın biri Hz. Muhammed’e gelip: “Üç günaha tutuldum, onları yapmadan duramıyorum: “Zina, yalan ve şarap içmek” dedi. Hz. Muhammed: “Yalanı benim için terk et!” buyurdu. “Adam gitti. Zina etmek arzusu duyunca, kendi kendine: “Eğer zina edersem ve Hz. Muhammed bana: “Zina ettin mi?” diye sorar ve ben, evet, dersem bana had cezası uygular. Hayır, etmedim dersem, verdiğim sözü tutmamış olur, yalan söylemiş olurum.” deyip, zina işlemekten vazgeçti. Sonra canı şarap içmek istedi. Düşündü ve yine kendi kendine aynı şeyleri söyledi ve onu da terk etti.”[10]
Görüldüğü üzere diğer kötü davranışlarını saklamak için yalan söyleyemeyen kimse, kötü davranışları yapmayı bırakmıştır. Bu sebeple İslam dininde yalan, bütün kötülüklerin atası olarak kabul edilir: “Hz. Muhammed (sav) üç kere, ‘Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?’ buyurdu. ‘Evet söyle yâ Resûlallah!’ dedik. Bunun üzerine Hz. Muhammed, ‘Allah’a ortak koşmak ve anne-babaya saygısızlık/kötülük etmektir’ buyurdu. Sonra arkasına yaslanmış hâldeyken doğruldu ve şöyle dedi: “Dikkat edin (bir de) yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır. Dikkat edin (bir de) yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır.” Bu cümleyi o kadar çok tekrarladı ki biz keşke sussaydı’ dedik.”[11]
Müslüman âlimlere göre Allah’ı inkâr etmenin özü de, yalandır.[12] Çünkü Allah’ı inkâr edenler, evreni yaratan ve idare edenin Allah olmadığı yalanını söylemektedirler.[13] Nitekim Hz. Muhammed, yalan söylemeyi münafıklık alametlerinden saymıştır.[14]
Hz. Muhammed (sav), şu üç amaç dışında yalan söylemenin helâl kabul edilmediğini (izin verilmediğini) bildirmiştir: “Aralarında geçimsizlik bulunan karı kocayı barıştırmak, savaş sırasında düşmanı şaşırtmak, insanlar arasındaki husumeti önlemek”.[15]
[1] Buharî, Şehadet, 10.
[2] Hac, 30.
[3] Kenzu’l-Ummal, h. no: 8994.
[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 71.
[5] Müslim, Birr, 103-105.
[6] “Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur!” Buhârî, Savm,8.
[7] Ebû Davûd, Edeb, 7.
[8] Ebu Davud, Edeb, 45/80.
[9] İmam Malik, Muvatta, Kelam 18.
[10] Muhammed b. Ebû Bekir, Şir’atü’l-İslam.
[11] Buhârî, Edeb, 6.
[12] Bediüzzaman Sair Nursi, Münazarat, Risale-i Nur.
[13] Enbiya, 22.
[14] Müsned, II, 189, 200; Buhari, İman, 24.
[15] Müsned, VI, 459, 461; Müslim, Birr, 101; Tirmizî, Birr, 26.