Ana SayfaDiğer Peygamberlerİslam Kaynaklarına Göre Hz. Nuh

İslam Kaynaklarına Göre Hz. Nuh

Kur’an’da birçok peygamberin adı geçmekle beraber, bazı peygamberlerin hayatlarına ve yaşadıkları toplumdaki tebliğ mücadelelerine daha fazla yer verilmiştir. Çok azimli, çok gayretli anlamında “ulu’l azm” denen beş peygamberden[1] biri olan Hz. Nuh (a.s), aynı zamanda insanlığın ikinci atası kabul edilmektedir. Kur’an’da çok iyilik yapan[2] ve çok şükreden[3] bir kul olarak bahsedilen Hz. Nuh (a.s), azgın ve zalim bir topluluğa gönderilmiştir.[4] Kavmine karşı gösterdiği sabır ve mücadelesi de Hz. Muhammed’e (s.a.v) örnek olarak bildirilmiştir.[5]

Hz. İdris’in (a.s) peygamberlik döneminde, tevhid[6] çağrısına uyanlar uzun süre inançlarını korumuş, ancak  Hz. İdris’in (a.s) göğe yükseltilmesinden sonra[7] insanlar tevhid inancından sapmış ve putperestlik yaygınlaşmıştır.[8] Kur’an’da da adı geçen bu putlar; bir zamanlar o toplumda yaşamış salih kimselerin, vefatlarından sonra onların anısını yaşatmak isteyenlerce heykellerinin yapılması ile ortaya çıkmıştır.[9] Bu putperest kavmi yeniden tevhid inancına döndürmek için gönderilen Hz. Nuh (a.s), kavmini Allah’tan başkasına ibadet etmemeye çağırmıştır. Bu tevhid inancını kabul etmezlerse başlarına büyük bir azap geleceğini de haber vermiştir.[10] Kavminin zayıf ve fakir kimseleri iman etmiş, ileri gelenler ise ona inanan kesimi de küçümseyerek anlattıklarıyla alay etmiştir.[11] Hz. Nuh (a.s) da onları zorlamamış, ancak söylediklerinin gerçek olma ihtimalini de düşünmelerini tekrar onlara hatırlatmıştır.[12]

Hz. Nuh (a.s) uzun yıllar boyunca kavmini tevhide davet etmiş ancak onların ısrarlı inkarını da rabbine arz etmiştir.[13] Kur’an’da bildirildiğine göre 950 sene[14] mücadele eden Hz. Nuh, kavminin iman etmediğini, sonrasında gelen nesli de kendileri gibi yetiştirdiklerini görünce Allah’a şöyle dua ederek bu kulların helakini talep etmiştir: “Nûh ‘Rabbim’ dedi, ‘Yeryüzünde inkârcılardan hiç kimseyi sağ bırakma! Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece günahkâr nankör nesiller yetiştirirler. Rabbim! Beni, annemi, babamı, inanmış olarak evime girenleri, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla, zalimleri ise daima helâk et.’”[15] Hz. Nuh’un (a.s) duası kabul edildi ve Allah Hz. Nuh’a bir gemi yapmasını emretti. Büyük bir tufan çıkacağını ve inkârcıların helak olacağını, gemiye binenlerin ise kurtulacağını bildirdi.[16]

Hz. Nuh (a.s) gemiyi tamamlayınca Allah’tan gelen emir ile ailesinden inananları, diğer iman eden kimseleri ve her hayvandan birer çifti gemisine bindirdi.[17] Ardından Hz. Nuh (a.s) dua etti ve tufan başladı: “Bunun üzerine Nûh, ‘Artık yenik düştüm; yardımını esirgeme!’ diye rabbine yalvardı. Hemen göğün kapılarını bardaktan boşalırcasına inen bir yağmura açtık. Yerden de sular fışkırttık; derken sular önceden belirlenmiş bir iş için birleşti. Onu tahtalar ve mıhlarla yapılmış gemide taşıdık. Gözetim ve korumamız altında akıp gidiyordu, kendisine inanılmamış olan o kulumuza bir mükâfat olmak üzere. Andolsun, bunu bir ibret levhası olarak bıraktık; ibret alacak yok mu?”[18]

Hz. Nuh (a.s) gemiye emredilenleri bindirdi. Ancak oğullarından biri binmek istemedi. Bir dağa kaçıp yüksek bir yerde kendini muhafaza edebileceğini söyledi. Oysa ki gemiye binenler dışında kimsenin kurtulamayacağını Allah haber vermişti.[19] Hz. Nuh (a.s) oğlunun kurtulması için Allah’a dua etti ancak Allah iman etmemesi sebebiyle onu kurtarmayacağını Hz. Nuh’a bildirdi. Hz. Nuh (a.s) böyle bir şey istediği için hemen tövbe ederek rabbinden af diledi.[20] Hz. Nuh’un iman etmeyen eşi de sular arasında boğuldu.[21]

Yeryüzü iman etmeyenlerden tamamen arınınca Allah suya emretti; “Ey toprak suyunu yut! Ey gök sen de tut!” denildi. Su çekildi; hüküm yerini buldu; gemi Cudi Dağı’nın üzerine oturdu; ‘Zalimlerin topunun canı cehenneme!’ denildi.”[22] Tufandan sadece gemidekiler kurtuldu. Hz. Nuh’un (a.s) bu olay sonrasında ne kadar bir zaman daha yaşadığı ve kabrinin nerede olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Tufanın dünyanın tamamında ya da sadece belli bir bölgede mi olduğu da net olarak bilinmemektedir.

Hz. Nuh’un (a.s) peygamber olmasına rağmen ailesinin kalplerine imanını koyamadığı, imanın bireysel bir tercih olduğu bu ayetlerden anlaşılmaktadır. Ayrıca kişinin ailesinden çok imanlı ve ihlaslı kimselerin olması da kendisinin kurtulacağı anlamına gelmemekte, ancak Rabbini ‘tek’ bilen ve onu tanıyan, emir ve yasaklarına uyanların kurtulabileceği anlaşılmaktadır. Bu hususta bir hatırlatma da Hz. Muhammed’den (s.a.v) gelmiş, kızına hitaben şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Resulü olan Muhammed’in kızı Fâtıma! Allah katında makbul olan salih ameller işle! (Aksi hâlde, babanın peygamber olduğuna güvenme!) Çünkü ben, (kulluk yapmadığınız takdirde) sizi Allah’ın azabından kurtaramam!”[23]


[1] Ulu’l azm peygamberler: Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’dir. Ulu’l azm olan peygamberlerin her birine kendi inananlarının uyacağı yeni bir hayat nizamı (şeriat) da verilmiştir.
[2] Saffat/80
[3] İsra/3
[4] Necm/52
[5] Hud/49
[6] Tek bir ilah olduğuna inanmak
[7] Meryem/57
[8] Nuh/23
[9] Buhari, “Tefsirü’l Kur’an”,71/1
[10] Nuh/1-4
[11] Hud/27
[12] Hud/28
[13] Nuh/5-9
[14] Ankebut/14
[15] Nuh/26-28
[16] Hud/36-37
[17] Hud/40
[18] Kamer/10-16
[19] Hud/42-43
[20] Hud/45-47
[21] Tahrim/10
[22] Hud/44
[23] Buhârî, Menâkıb, 13-14; Müslim, Îman, 348-353