Free Porn
xbporn

buy twitter followers
uk escorts escort
liverpool escort
buy instagram followers
Ana SayfaKritik SorularAllah Neden Haksızlıkları Ve Kötülükleri Engellemiyor?

Allah Neden Haksızlıkları Ve Kötülükleri Engellemiyor?

Sonsuz güç sahibi ve tüm varlığın yaratıcısı olan Allah’ın, haksızlıkları ve kötülükleri engellemeye elbette gücü yeter.[1] Bununla birlikte hayatta bunlar yaşandığına göre, Allah yeryüzündeki zorluklara, zulümlere doğrudan müdahale etmemekte ve engel olmamaktadır. Bunun öncelikli nedeni, dünya hayatının herkes için sonsuzluk yolculuğunda bir sınav yeri olmasıdır. Allah’ın haksızlıkları ve kötülükleri engellemesi halinde insan için imtihan ortadan kalkacaktır. Çünkü bir haksızlık yaşandığı zaman ilahi bir güç herkesin gözleri önünde olaya müdahale edip engel olsa, buna şahit olan herkes zorunlu olarak bu gücün varlığına iman eder. Bu durumda insan iradesi devre dışı bırakılmış olur.

Allah insan iradesine verdiği değerden dolayı, dünya imtihanında herkes için geçerli, kapsayıcı bir düzen koymuştur. Örneğin, bir deprem sırasında sadece Müslümanlar ve çocuklar kurtularak inançsız ve günahkâr olanlar ölseler, bir savaş sırasında masumlara yönelik tehditte bulunan orduların girişimleri hiçbir şekilde sonuç bulamasa, bu durumda bilinç sahibi insanlar için inanma ve inanmama seçenekleri söz konusu olamaz. Bundan dolayı, Allah en sevdiği kulları olan elçilerinin dahi zaman zaman zorluklar ve haksızlıklar yaşamasına engel olmamıştır.[2]

İnsanın bu dünyaya gönderiliş sebeplerinden biri sınanmasıdır.[3] İmtihan; Allah’ın insanları denemek için verdiği sıkıntılar, dertler ve zorluklarla, kimi zaman da kazançlar ve nimetlerle yaşanır. Bu imtihan hakkında bilgiler Kur’an-ı Kerim’de ifade edilmiştir: “İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın.”[4]Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele![5]

Tüm bunlarla birlikte, imtihan sebebiyle masum insanların yaşadıkları haksızlıklar, sonsuzluk dünyasıyla birlikte düşünüldüğünde, gerçek anlamda kötü anlam taşımazlar. Haksızlıklar dünya ölçeğinde söz konusu iken iki dünyalı bir çerçevede Allah bu mağduriyetleri telafi edeceğini ve mutlak adaleti sağlayacağını bildirmektedir.[6]

Allah’ın yaşanan bir takım haksızlıklara müdahale etmemesi, aynı zamanda yanlış yapan insanlara süre tanıması anlamına gelmektedir. Kur’an’da “Sakın, Allah’ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları cezalandırmayı, dehşetten gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir”[7] buyrulmaktadır. Allah’ın cezalandırmayı ertelemesi, yaptığı kötülükten vazgeçecek insanlar için dünyadayken fırsat niteliğindeyken, kötülükte ısrarla devam edecek insanlar için ise Ahiret azaplarını artıracak bir tuzak niteliğindedir. Nitekim büyük haksızlıklar ve kötülüklerde bulunmasına rağmen, anında cezalandırılmayıp daha sonra da pişmanlıkla davranışlarını değiştirip çok iyi hale gelmiş birçok insan vardır.

İslam dinine göre asıl ve zararlı musibetler, kişinin imanı ile ilgili olanlardır. Dine gelen musibetler; Allah’ı inkâr etmek, günah işlemek ve bunun farkında olmamak, gıybet, ikiyüzlülük ve kıskançlık gibi manevi hastalıklara yakalanmış olmaktır. Kişinin bu musibetlerden Allah’a sığınması güzel olandır. Çünkü bu musibetler kişinin, dünya hayatına görünüşte bir zarar vermemekle beraber sonsuz bir mutluluğu kaybetmesine sebep olmaktadır.[8]

İslam’a göre bebeklerin ve çocukların ölmesi -bu çocuklar için- birer musibet değildir. Hz. Muhammed, ergen olmadan ölen çocukların cennete gideceklerini ifade etmiştir. Onlar için sorgu veya hesap yoktur. Anne ve babaların, evlatlarını kaybetmeleri ise bu kimseler için birer imtihandır. Çünkü İslam’da çocuk, anne ve babaya ait değil, onlara Allah’ın emanetidir.[9]

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssalarına göre, geçmişteki bazı topluluklar kötülükte aşırıya giderek artık iyiliğe dönebilme kabiliyetleri kalmadığında Allah onlara çeşitli büyük musibetler ile engel olmuştur. Ancak bu müdahale, bahsi geçen kavim ve toplulukların imtihanlarının bitmesi ve cezalarının verilmesi demektir: “De ki: “Söyler misiniz; size Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk olur?[10]Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helâk edici değildir.[11]Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.”[12]


[1] Allah’ın isimlerinden biri de Kaviyy’dir. Kaviyy, gücü her şeye yeten demektir. Bir diğer ismi Metîn’dir Metîn; sonsuz kudrete sahip; son derece güçlü, kuvvetli; dayanıklı, sağlam demektir. Al-i İmran, 29.
[2] Örneğin Hz. Muhammed (sav), babasız dünyaya gelmiş ve 6 yaşındayken annesini kaybetmiştir. Doğup büyüdüğü şehir olan Mekke’den Medine’ye göç etmek durumunda kalmıştır. (Mahmûd Paşa el-Felekî, et-Taḳvîmü’l-ʿArabî ḳable’l-İslâm, s. 33-44.) Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından kuyuya atılmış ve terk edilmiştir. (Yusuf, 9) Hz. Musa (as) yeni doğmuş bir bebekken annesi onu nehre bırakmak zorunda kalmış ve ailesinden uzakta bir hayat yaşamıştır. (Kasas, 7)
[3] Maide, 94.
[4] Enfal, 28.
[5] Bakara, 155.
[6] Maide, 8; En’am, 115; Yunus, 54.
[7] İbrahim, 42.
[8] Tirmizî, Deavât, 79.
[9] Bknz. “Ölen Çocukların Durumu İslam’a Göre Nasıldır?”
[10] En’am, 47.
[11] En’am, 131.
[12] Araf, 4.